DUYURULAR

Türkiye’nin İngilizce Açığı

Selim Koru
Araştırmacı, Dış Politika Çalışmaları
Jesper ÅKESSON
Misafir Araştırmacı


http://www.tepav.org.tr/upload/files/1329722803-6.Turkiye_nin_Ingilizce_Acigi.pdf
 
“Çocuklar Duymasın” adlı dizide, Selami arkadaşı Haluk’un evine telaşlı bir şekilde dalar. Girer girmez “Bittik biz abicim, bittik!” diye bağırmaya başlar. Şirketleri Amerikalılar tarafından satın alınmıştır. Sonra kendini kanepeye atar ve eliyle yüzünü kapatıp, “İngilizce yok, bilgisayar yok, ne yapsın elin Amerikalısı bizi” diye konuşmaya devam eder. Arkadaşı Haluk Selami’yi sakinleştirmeye çalışır ve birlikte nasıl bir İngilizceleri olduğunu öğrenmeye karar verirler.

Ertesi sabah Amerikalılar tarafından satın alınan yeni dekore edilmiş ofislerine giderler. Yeni ofis içlerinde umut uyandırır. Artık dolar üzerinden maaş alacaklarını düşünmek onlara cazip gelmiştir. Hatta Selami şarkı söyleyip etrafa hayali paralar saçmaya başlar. Ancak Haluk endişelidir. “Selami, Layt erkekliğe başlama hemen. Şarkı söyleyeceğine söyle bakalım, memnun oldum ne demekti?”. Selami birkaç saniye düşündükten sonra karşılığı “How old are you?” der. “Olur mu canım” diye azarlar Haluk, “O nasılsınız demekti.” İngilizce konusundaki eksiklikleri ortaya serilen iki arkadaş paniğe kapılır.

En sonunda yeni patron, kızıl saçlı Amerikalı gelir. Tercüman aracılığıyla yeni kuralları açıklar: Bundan böyle herkes sabah 8.15’te ofiste olacak. Herkes her gün en az dört müşteri ziyareti yapılacak. Ve iki ay içinde İngilizce öğrenemeyenler şirketten çıkarılacak. Selami ve Haluk bir ağızdan bağırırlar: “Ana!”2

Hiçbir şey iletişim eksikliği kadar sıkıntılı değildir. İletişim ve dolayısıyla bilgi küresel ekonominin en temel unsurudur. Günümüzde İngilizce bilmek, bilgisayar kullanmak kadar temel bir gereklilik haline gelmiştir. Türkiye Tablo 1’deki senaryoda da gördüğümüz gibi bu konuda geride kalmıştır.

İngilizce Yeterlilik Endeksi’nde (İYE)3 Türkiye 44 ülkenin içerisinde 43. olmuş; Şili, Endonezya, Suudi Arabistan gibi ülkelerin gerisinde kalmıştır. 44. ülke ise Kazakistan’dır. Söz konusu çalışma Education First isimli dünyanın önde gelen özel eğitim şirketince yapılmıştır. Internet üzerinden yürütülen anket bugüne kadar yürütülen en güvenilir gösterge çalışmadır. Bazı eksikleri olsa da, çalışma ülkeler arasındaki veri seti ölçebilmekte ve karşılaştırma yapmaya imkan sağlamaktadır. Türkiye’nin İngilizce yeterliliği bölgesel rolü ve dünyanın en büyük 16. ekonomisi olması göz önünde bulundurulduğunda şaşırtıcıdır.

İngilizce, çağımızın ortak dili haline gelmiştir. Ülkelerin İngilizce seviyeleri yabancı şirketlerin yurt dışına iş vermelerinde en önemli etkenlerden biridir. On yıl öncesinde sadece elit bürokratlardan ve işadamlarından uluslararası etkileşim içinde olması bekleniyordu. Ancak, bugün ortalama bir üniversite mezunu çalışanın uluslararası boyutta işleri sıkça olmakta. Yüksek düzeyde İngilizce bilmek sadece CV’lere yazılan bir ek özellik değil, modern ekonomilerin vazgeçilmez özelliklerinden biridir.

Türkiye’nin ekonomisi modernleşme sürecindedir. Türkiye küresel bilgi ekonomisinin bir parçası olmak istemektedir; ancak henüz gereken sıçramayı yapmamıştır. Bu yazı, İngilizce yeterliliğinin bilgi ekonomisinin bir sonucu değil, bir ön şartı olduğunu ve bu konuda bilinçli bir şekilde ilgili programların hazırlanması gerektiğini öne sürmektedir. Öncelikle Türkiye’nin İYE sıralamasında neden bu kadar aşağılarda yer aldığına bakılmalıdır.

İngilizce yeterliliği nedir? Nasıl elde edilir?

Küresel toplumla iletişim kurmanın yolu, İngilizceyi değişik ortamlarda kullanabilmektir. Yabancılarla telefonda görüşmek, yabancı iş arkadaşına e-posta yazmak, yurt dışındaki bir şirkete rahatça teklif sunabilmek İngilizce yeterliliğin birer göstergesidir. Kısaca bu çalışmada iyi İngilizce, yazılı ve sözlü medya yoluyla kendinden emin ve etkili iletişim kurabilmek şeklinde tanımlanmıştır.

Bu düzeyde İngilizce becerilerinin nasıl elde edildiği sorusunu cevaplamak daha zordur. İngilizce yeterliliğini belirleyen birçok etken vardır. Ülkelerin küreselleşme seviyeleri, İnternet erişimi, ekonomik gelişmişlik ve ticaret düzeyi oldukça önemli etkenlerdir. Türkiye örneğinde dilsel unsurlar da göz ardı edilmemelidir. Nitekim İngilizce Hint-Avrupa dil ailesine, Türkçe ise Altay dil ailesine aittir. Ancak en büyük etken muhtemelen devletin sunduğu eğitimin kalitesi, uzunluğu ve eğitime yaptığı yatırımdır.

Türkiye’de İngilizce seviyesinin düşük olması daha geniş bir eğitim sorununun bir parçasıdır. Ekonomik göstergelere bakıldığında, Türkiye’nin İYE’de 43. sırada olması şaşırtıcıdır. Türkiye’ye benzer veya daha düşük milli gelir ve ihracat düzeyine sahip pek çok ülke endekste Türkiye’den daha yüksek sıralarda yer almaktadır. Eğitim harcamalardaki fark bu konuda özellikle dikkat çekmektedir. ABD’ye yakınlığından faydalanan Meksika hariç, İYE’de ilk 25 sırada olan ülkelerin 6 ve 15 yaş arasındaki çocuklara yönelik eğitim kurumlarına yaptığı yatırım öğrenci başına en az 32.000 dolar civarındadır. Türkiye ise bu gruptaki öğrenci başına sadece 12.708 dolar harcamaktadır.5 Bu genelde Türkiye’de öğretmenlere daha az fırsat ve gelir sunulduğuna, ders kitaplarının daha kötü olduğuna (İngilizce ders kitapları artık Türkiye’de yazılıp üretiliyor) ve çok az ders dışı aktivite uygulandığına işaret etmektedir.

Türkiye’deki en büyük eksikliklerden biri olarak İngilizce eğitimine başlangıç yaşı görülmektedir. Endekste yüksek ve orta sıralarda yer alan ülkelerde genellikle İngilizce eğitimi çocukların eğitim hayatlarının başında başlanmaktadır. Çocuklarda böylece yabancı dilin temeli oluşur ve ileriki yaşlarında bu temel üzerine daha verimli bir şekilde ilerleyebilirler. Türkiye’de İngilizce eğitimi 4. sınıfta, sınıf öğretmenleri gibi konuda uzman olmayan öğretmenler tarafından verilmeye başlanmaktadır. Lise giriş sınavlarında ise İngilizce en temel haliyle sorulmaktadır.

Eğitim sisteminde İngilizce programının ağırlığı zamanla azalmıştır. Beşinci ve altıncı sınıf arası görülen hazırlık yılı 1990’lı yıllarda sekizinci ve dokuzuncu sınıf arasında olmak üzere ertelenmiştir. 2005’te ise hazırlık sınıfları tamamen kaldırılmıştır. Artık sadece bazı üniversitelerin belirli bölümlerinde okuyacak öğrenciler bir yıl yoğun İngilizce eğitimi görme hakkına sahiptir. Ancak üniversite çağındaki öğrenciler en azından 18 yaşına gelmektedir ve en çalışkanları bile muhtemelen dilin temelini tekrar etme ihtiyacı duymamaktadır.

Nitekim Türkiye’nin eğitim açığından belki de en ağır darbeyi alan İngilizcedir. Sonuç olarak devletin eğitim sistemi üzerinden iyi düzeyde İngilizce eğitimi almak neredeyse imkânsızdır. Bu halde görev özel okullar ve öğretmenlere düşer ki, halkın büyük bir kesimi  bunları temin edecek maddi imkanlara sahip değildir.

İngilizcenin Türkiye’nin ekonomik büyümesindeki rolü

İngilizce seviyesinin ekonomik kalkınmaya olan etkisi tartışmasında nedensellik ve korelasyon ikilemi gündemdedir: Bir ülkenin İngilizce öğrenmesi için zenginleşebilmesi mi gerekir, yoksa refah seviyesini yükseltmek için mi İngilizce öğrenmeye ihtiyaç vardır? Bilimde ilerlemek için ilk önce belli eğitim aldıktan sonra dünya kaynaklarına erişmek için mi İngilizce öğrenilir, yoksa sadece İngilizce bilip dünya kaynaklarına erişerek mi bilimde ilerlenebilir?

Genel hissiyat bazen “Türkiye’deki insanlar Avrupa’daki refah seviyesine geldiklerinde İngilizce öğreneceklerdir” yönünde olabiliyor. Buradaki varsayım İngilizce yeterliliğinin kalkınma ile bir bağının olmadığıdır. Neticede, düşük İngilizce yeterliliği Türkiye’nin dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi olmasında engel olmamıştır. Ancak bu düşünce Türkiye’nin ekonomik kalkınma yörüngesini göz ardı etmektedir. Nedensellik ve korelasyon ikilemini tam olarak cevaplayabilmek için sadece Türkiye’nin bugün nerede olduğuna değil, nereye doğru gittiğine bakmak gerekir.

Türkiye ekonomik kalkınma serüveninde kritik bir aşamadadır. 1980’li ve 2000’li yılların finansal reformları sayesinde ülke bugünkü ihracat gücüne sahip olmuştur. Ekonomistler şimdi Türkiye’nin “ikinci nesil reformlara” ihtiyacı olduğunu tartışmaktadırlar. İkinci nesil reformlar, büyümek için eğitim, vergi, şehir planlama ve hukuk sistemlerinin yeniden tasarlanması gerektiğinin altını çizmektedir. Böylece Türkiye’nin tekstil üretimi gibi orta teknolojili aktivitelerinden, robot veya ilaç yapımı, AR-GE çalışmaları gibi ileri teknoloji üretime geçmesi öngörülmektedir. Yüksek İngilizce yeterliliği ise ekonomik gelişmenin bu ikinci seviyesinin olmazsa olmazıdır.

Türkiye’de işgücünün İngilizce seviyesinin yükselmesi, ekonomik reforma ve komşu ülkelere uyum sağlama becerisinin artması demektir. Yenilikçilik ve yüksek teknoloji üretimi dünyayla entegre olmayı gerektirir. Günümüzde, özellikle de komşu ülkeden Türkiye’ye gelen yabancı işgücü ekonomiye katkıda bulunmak için önce Türkçe öğrenmek zorunda kalmaktadır. İngilizcenin iş ortamlarında daha yaygın olması, Türkiye’nin Bosna, Suriye, İran gibi komşularından nitelikli işgücü, yani beyin göçü, almasına büyük katkısı sağlayacaktır. İngilizce yeterliliğinde sağlanacak atılım “ikinci nesil reformları” da daha etkili hale getirebilir. Türk girişimciler uluslararası platformdaki işler konusunda isteklidir. Uluslararası nitelikte bir girişim yapan bir Türk yazılımcı düşünün. Türkiye’deki patent güvenceleri ne kadar güçlü olursa olsun, İngilizcede etkili iletişim kuramayan girişimcilerin başarılı olacağını düşünmek güçtür. Yani İngilizce yeterliliği kalkınmanın ödüllerinden değil, önemli basamaklarından biridir.

Başarılı bir kalkınma performansı sergileyen ülkelerin birçoğu İngilizcenin öneminin farkındadırlar. İYE sıralamalarına baktığımızda “BRIC” olarak adlandırılan, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in, 29 ila 32 arasında arka arkaya yer aldığını görüyoruz. Yüksek nüfuslarına ve demografik problemlerine rağmen, bu ülkelerin endeks puanları Türkiye’den yüksektir. Nitekim bu ülkeler İngilizce eğitimini kalkınma stratejilerinin bir parçası olarak görmektedirler. Çin özellikle uzun vadeli programı çerçevesinde İngilizce öğretmenlerine önem vermektedir. Deng Şiaoping Çin’in bugünkü başarısını sağlayan ekonomik temeli atarken, İngilizce eğitiminin üzerinde özellikle durmuştur.8 Şiaoping, Çin’in uluslararası bilgi bankalarına erişim sağlayarak Batı’yla açığı kapatmasının tek yolunun İngilizce yeterliliğini artırmak olduğunu söylemiştir. Çin, bugün dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisidir ve İYE’de eski İngiliz sömürgesi olan rakibi Hindistan’dan daha ileride gözükmektedir.

Meslek sahipleri için İngilizce eğitimi

Kariyer sahibi yetişkinlere yönelik İngilizce eğitimi kısa vadede Türkiye’nin bazı eksikliklerini kapatabilir. Bürokratlar, doktorlar ve diğer sektör çalışanları mesleki İngilizce eğitiminden yararlanabilirler. Bunun uluslararası konferanslara katılımlarına, akademik makale okumalarına ve dış haberleri takip etmelerine büyük katkısı olacaktır.

Genel okul performansı

Aşağıdaki şekilde, ortalama okul performansıyla İngilizce yeterliliği arasında pozitif korelasyon olduğu görülmektedir. Bazı ülkeler matematik, okuma kabiliyeti ve fen bilimlerinde İngilizceden daha iyi performans göstermişlerdir. Bunlardan en dikkat çekici olanları İsviçre, Almanya ve Macaristan’dır. Norveç, İsveç, Danimarka ve Avusturya’da ise İngilizce performansı, matematik, fen ve okuma kabiliyetinden daha iyidir.

Türkiye’deki İngilizce performansı genel eğitim performansından düşüktür. Yani, Türkiye’deki geleneksel temel eğitim, İngilizce eğitiminden daha etkilidir. Türkiye’nin ortalama PISA puanı 454’tür. Türkiye’den daha düşük puana sahip olan Endonezya (385,) Meksika (420) ve Brezilya (401) gibi birçok ülke İngilizce yeterliliğinde Türkiye’nin önünde yer almaktadır. Burada iki farklı senaryo gerçekleşmiş olabilir: Ya Türkiye İngilizce eğitimine diğer ülkeler kadar önem vermemektedir, ya da vakit ve enerjisini verimli harcayamamaktadır.





02-02-2016